rss
email
twitter
facebook

Monday, November 23, 2009

Medya ve Partiler

Partilerde lider sultası olduğu bir hakikattır.  Bu biraz da totaliter mantıkla yetişmemizden kaynaklanan bir konudur.  Aklını kiraya vermek yerine onunla mukim ve onun dairesinde hayatımızı ikame etmeye pek beceremiyoruz. Ama  gazete patronlarının, gazetelerdeki köşe yazarlarına karşı, muhabirlere karşı ve en önemlisi halka karşı daha demokrat olduğunu kim iddia edebilir?  Siyasi şahsiyetleri -gerektiği zaman ve yerlerde-eleştirmek aynı zamanda bir vatandaşlık görevi.  Fakat bunu yaparken meclisin elini kolunu bağlar mahiyette ve sivil ve askeri darbecilere yol gösterecek tarzda değil, gerçekten menfaatten yani şahsi menfaatten bağımsız bir tarzda istişari mantıkla olmalıdır diye düşünüyorum.    Sırf eleştirilebilir zayıflıklarını veya eleştirme kudretini kendimizde gördüğümüz için değil.   Biribirimizin zayıflıklarıyla beslenerek değil.  Zayıflıkları gidermek ve beraber yükselmek için.  Onlar kadar yanlış, belki de daha fazlasını yapan başka mesleklerdeki insanları aynı derecede eleştirebilmektir marifet.  Ucu kendimize dokunsa bile.  Yıllardır milletvekillerinin çok maaş aldığı vesair hususlar gündeme getirildi ve bugün o mahut ifadesiyle "sokaktaki" vatandaş bunu ve benzeri meseleri ağzına sakız yapabiliyor da, öte yandan gazete yazarlarının ve televizyon spikerlerinin aldığı paralar ve ödediği vergiler acaba niçin dokunulmazlıklar zırhına büründürülüyor?  Demokrasi elbette seçimle gelen yönetimdeki insanların halkı idareleridir.  Ama herşeyden önce faziletli insanların rejimi olmadığı zaman, seçmek ya da seçilmek illa da demokratik olma mantığını beraberinde getirmez.  Meritokrasiyi hedef almayan bir demokrasi anlayışı da zaten çoğu  zaman bir tür oligarşiyle sonuçlanır.  Halkı iplemeyen, onun seçtiğini takmayan, onlar yanlışlık yaptıklarında ancak menfaatlerinin izin verdiği oranda ve sürede onları ifşa eden insanlar demokrasiye ne gibi bir katkı da bulunabilirler. 


0 comments:

Post a Comment