rss
email
twitter
facebook

Tuesday, November 24, 2009

Edebiyat ve Kadın

EDEBİYAT VE KADIN

            1848 yılı iki önemli olaya şahitlik etmiştir: biri Marx’ın Komunist Manifesto’sunun basılması diğeri ise Amerikalı bazı kadın gruplarının Seneca Falls’da yaptığı toplantı.  He iki olay da farklı sınıftaki insanların exildiklerinden dem vuruyordu.  Marx Darwin’in fikirlerinde aldığı ilham ve Naturalizmin prensiplerini de sosyolojik bakış açısına katarak toplumu ekonomik ilişkiler açısından incelemiş, ekonomik ilişkiler yyumağı içindeki toplumsal kurumların altyapı ve üstyapı oluşturmalarını hayvanlar arasındaki “en güçlü olanın yaşaması” esasını toplumsal ilişkilerde ekonomik açıdan daha güçlü olanların, üstelik de zayıf olanları sömürerk zayıf olanların aleyhine işlediğini, bunu yaparken de üretimde esasın “emek” olmasına rağmen, emekçilerin  “artık değer” olarak yine güçlü olanların yani sermayenin daha da büyümesine yarayan bir ağ kurduğunu ifade ediyordu.
            Benzeri bir şekilde Amerikan Bağımsızlık Savaşını yaşayan Amerikalılar, daha önceleri imkansız sandıkları bir gücü yani “ceberrut” İngiliz sultasını en azından resmi anlamda topraklarından atmayı başarmışlardı.  Genel manada “Amerikalı” kimliğini böylelikle kazanan ve Cumhuriyet olarak tarih sahnesine yeniden doğduğuna inanan Amerikalılar önce herkesin a,ynı orand bağımsızlığa mücadelesine katkıda bulunduğunu sanıyorlardı, yavaşa yavaş durumun olmadığını anlamaya başladılar.  Daha bir Cumhuriyet nesli ömrünü tamamlamadan yeni bir sancının eşiğine geldiler.  Kuzey-Güney Savaşı.  Her iki savaşın insanlara kazandırdığı bazı özellikle oldu.  Öncelikle farklı kesimlerden insanlar-daha önceleri olmadığı kadar siyasi birliktelikler oluşturup beraber bir amaç uğruna hareket etmenin ve   örgütlenmenin yararını gördüler.  Daha önceleri enerjilerini yeni coğrafyalar keşfetmek için ve ondan kendilerine hisse çıkarmayı amaçlayan ferdiyetçi kitleler, daha toplumsal amaçlı birliktelikler oluşturmayı becerebildiler.   Bir başka önceli husus ise işin gereği görülen erkek egemen savaşlarda yetişkin erkekler cephede ve cephe gerisi levazımat işlerinde yer aldıklarından, sivil hayatta erkeklerden boşalan yerleri bir çoğu kadınlara kaldı.  İlk zamanlarda bocalayan kadınlar daha sonra “erkek işlerini” öğrenmeye başladılar.  Hemşirelik gibi kimi işler haricinde kadınlara kapalı olan cephe işleri böylelikle kadınlara sivil hayatta bir şeyler yapma imkanını zorunlu olarak vermiş oldu.  Çocukların eğitimi de bu dönemlerde hemen tamamen kadınlara kaldı. 
            İyice incelendiğinde her iki savaşın da Amerika’lı kadınların sosyal hayatlarında çok etkili olduğunu görmek mümkündür. Daha önce İngilizlerin yaptğı işleri kendileri de yapabildiğini gören Amerikalı erkekkler gibi kadınlar da erkeklerin yapabildiği işlerde başarışı olabşleceklerini görünce psikolojik olarak arada vehmedilen kimi farkların olmadığı sonucuna vardılar. Aynı psikolojiyi zencilerde görmek mümkündür.  Şuualtındaki kimi komplekslerin yıkılma zamanıydı onlar için. Özellikle kölelik karşıtı ve taraftarı  olmakla özdeşleştirilen, amam aslında siyasi ve ekonomik savaşın ta kendisi olan iç savaştan sonra tamamen şuuraltı bağlantılarıyla “kölelere özgürlük” faaliyetleri kadınlara özgürlük ve eşitlik sloganlarına dönüşmeye başladı.  Bu hemen v her kadında olan bir uyanış anlamına gelmiyordu her zamanki gibi..  Eğitim ve etkinlik alanları olan Abigail Adams gibi kadınlardan ilk kadınların mevcut urumlarına olan itiraz veya serzenişlerle başladı.  Zenciler beyaz erkeklerin nazarında neyse beyaz kadınlar da zenci erkeklerden biraz yüksek, beyaz erkekten daha düşük bir konuma sahipti. Miras ve diğer medeni haklar dahil kadınlar pek çok haktan mahrum idiler.   Siyah kadın da siyah erkeklere oranla daha düşük bir konumu geleneksel olarak kabullenmiş idi zaten.  Böylesi bir katmanlaşma olan toplumda farklı grupların taraçalama usuluyle biribirine destek olduğu bir yapısallaşma vardı. Köleliğe karşı verilen savaş bitmiş, ama kölelik bitmemişti. Savaş zamanlarında “biz” diye kitleleri harekete geçirenler aslında o “biz”in içine çok dar bir kitlenin girdiğini kendileri biliyorlar, fakat savaş sonrasında ortaya çıkan bu durumu insanlara anlatmıyorlardı.  Efendiler değişmiş, kölelerde değişiklik pek olmamıştı.  Yerliler zaten hepten şeytandı zaten, Amerikan cennetindeki Adem’i tehdit eden.  Çinliler ve diğer gruplar ya heretik ya da Allah’ın belası, ama az parayla çok işen yapan gerekli unsurlardı. 
Her ideoloji toplumdaki güçsüz kitlelerin sırtında iktidara tırmanır, sonra onların tepelerine otururdu.  Lidya ile Babil’in birleştiği noktaydı yeni kurumsallaşmalarla gelen güç odaklanmaları. Önce sorunlar biterdi, sonra sesler sonra sözler, sonra o sorunu birirenlerin bir kısmı. Övülmekten düşünmeye vakit bulmak çok zor olurdu böylesi zamanlarda.  
  Zaten 17.yüzyılda kadınlar üç temel kategorde yer alıyorlardı jenerik olarak: Onlar ya “gossip” idiler ya “goodwife” ya da Adem’in kaburga kemiği idiler.  Zaten Yahova kadını erkeğe yardımcı olsun, canı sıkılmasın diye yaratmış idi.  Ve yılanın dediklerine kanıp yılanca bir dil konuştuğu için o zahmetsiz cennetin kaybolmasına ve ıstırab ve ölümün  başlamasına sebep olmuştu. Artık gelecek nesil günahkardı, ölümü tadacak ve cennete ancak büyük çabalar sonucu hak kazanacaktı.  Amerika ise yeni Eden ilk yerleşenler, puritanlar için ve yeniden buldukları cenneti ne yerliler ne de kadınlara bırakmak niyetinde değildiler.  Kadınlar da kendilerine biçilen rolü oynamak ve başka şeyleri kurcalamamak zorunda idiler.  Zaten hem Batı’ya göç sırasında erkeklere de epey ayak bağı olmuşlardı.  Avrupa’dan sonra Amerika’da da başgösteren cadılarla baş etmek erkekler için sıkıntı olmuş, ama onu başarmışlardı.  Ama cadı evde, karısı, kızı rolünde olunca durum daha farklıydı.  Şuuraltındaki bu kümlerle tedbirler alınmış ve kadınların eğitimden uzak tutulması için gereken hususlar da yerine getirilmişti.  Zaten onların tahsl yapmaları gereksizdi.  Bildilerini kullanmayacaklardı.  Kadınla bilgi bir araya gelince hem tehlike başgösteriyordu.  Dahası onlar tahsil içi zihin gücünden mahrumdular.  Eğitim alanlar ise İngiliz aristokrasisinin artık mahallileşen uzantılarında ve özel hocalar vasıtasıyla oluyordu ki bu da onlara daha eğitimli ve zengin eşler bulabilmeleri için potansiyel bir denge imkanı sağlıyordu.  Entellektüel olmaları zaten muhaldi.  18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ya korsan olarak basılan İngiliz yarzarların ya da onları taklid eden Amerikalı yazarların eserlerini okumak durumundaydılar.  Tabii ki onların yoldan çıkmalarını engellemek için sapkın türdeki eserler sansürlenip yasaklandı.  Ağırlık onların iyi eş olmalarına yardımcı olacak kitapalara ve dergilere verildi.  Babasının kızı kaldıklarında zaten bir kimlik gerekmiyordu, zaten evlendiklerinde de eşlerinin kimliği onlar için yeterli idi.  Onların işlerini zorlaştırmadan, kendilerini bu alanlarda yetiştirmeleri en iyi yoldu.
İyi ve bir ev hanımı ve anne olmaları yönünde kendilerini yetiştirmeleri, bilgi görgü edinmeleri hem de dini bilgilerini artırmaları itaatkar ev hanımı, dindar kadınlar olmalarına yönelikti neşriyat.  Zaten içten içe dinin kadınlara daha çok hitap ettiği, kadınların fıtraten dine daha yatkın olduğu inancı da oldukça yaygındı.  Erkekler ise sosyo-ekonomik arenada matadorlar peşinden koşturan kızgın boğa gibi olmalıydı.  Dinin alanın ekonominin alanının başladığı yerde bitiyoro, orada başka kanunlar, hükümler, başka kimlikler yarışıyordu.  O halde arenadan çıkıp evine dönen erkeğin istediği dışardaki yorgunluğunu kendisine unutturacak unsurlardı.  Bu da baba ocağında aldıkları pederşahi kültür ile bunalan ve evlenmeyi mutluluk ve kendine ait bir mekan sahibi olmak için vize gibi görenlerde evlilik sonrası bazen daha büyük meşakkatlere neden oluyor, hijyenik şartların eksikliği beslenme bozuklukları vb. hususlar çoğu zaman annelikle bir üst kıdeme terfi etmek fikrinde olan hem kadınların hem çocuklarının sağlıklarını tehdit ediyor, bazen her ikisinin de ölümüyle sonuçlanan doğumlar oluyordu.  Çoğu erken yaşlarda evlenen kızlar ya doğum sırasında ölüyor ya da sık sık hamile kalmaları neticesinde erken yaşlarda hayattan emekli oluyorlardı.

0 comments:

Post a Comment