rss
email
twitter
facebook

Tuesday, November 24, 2009

Efkar ve Herzeler

Efkar ve Herzeler
            MÜNKERİ DÜŞÜNMEKLE ONU İŞLEMEK ARASINDAKİ FARK EKSERİYA NİYETLE İLGİLİDİR. Münkeri işlemeye zihnen ve/ya fillen niyet ederiz; lakin münkeri düşünmeye niyet etmeyiz.
            Mütevazi olmak ya da öyle görünerek kendinizi taltif etmekten ya da iltifat beklemektense , mütevazi olmadığınızı söyleyerek kendinizi tenkit etmek arasındaki fark, kimi aldatmak istediğine müteveccih bir farktan ibarettir.
            Asil insanlarla sefiller arasındaki fark, asillerin küçüklüğünü tefrik ve izhar edebilmesi; sefillerin ise miras aldıkları, kendilerinde vehmettikleri  ya da hazır buldukları bazı evsafı kendileriyle kaim ve mürekkep görmeleridir.  Asil olan kendinden verebilendir çünkü kendinde bir kemal vardır; sefil olan sefaletinin ya farkında değildir ya da farkında olup sefaletini mal mülk ve makamla ikmal etme hevesindedir.
            Kimi ayyaşlardaki içki içerken açığa vurdukları huşu ve niyetlerdehi ihlas ve samimiyet ve cömertlik, ibadet eden çoğu insanda yoktur.  Ayyaş işiyle muammel ve mükemmel abid ise ahval ile muteldir.
            En büyük nimet aile içindedir ve içinizdeki huzurdur. Hazların en büyüğü ise ruhi ve zihni donanım, heyecan, faaliyet ve çözümlemelerdir.
            Hayatı zemmedenler çoğu zaman hem zımnen hayatı hem de alenen ölümü yüceltirler.
Ölüm korkusuyla oluşan iman nisyana attığınız kulaçla zaten uçup gider ve yaşarken zaten hep uzakta görünür.
            Korumasız ve güçsüz olan zulüm ne kendine ne de başkalarına faydası olmayanı himaye ve korumayla şeddelenir. Zamanla zalimin kendini boğar.
            Her davanın savunucuları aslında gönlünde ona yer verenlerdir. Davayı savunur gibi bezirganlık yapanlar sesleriyle haykırıp nefesleriyle dağları yakanlar ise davadan çok kendini ortaya koyup davayı da cebine atanlardır.  En önce de onlar terkederler cepheyi.  İçtimai ve siyasi arenalar bunların şahitleridir.  Halık’ ı hakkıyla tanımayan halk, zaten hep seyircidir.  Arasıra alkışlar, ara da bir de homurdanır.
            Sivrisinekler sülük arasındaki ana fark sestir sadece.
            Kimimiz hikmeti, kimimiz hakikati kimimiz letafeti inkar, suistimal veya onlara ihanetle yaşarız.  Halbuki ALLAH onlarla müsemmadır.
            Hayvanlara anlam yüklemek insanlığın bazan kendisiyle bazan da hasmıyla yüzleşememsinden mütevellit iftira ve acziyet ifadesidir: tavuskuşu, eşek, arslan, köpek ve yılan gibi...
            Cimri ve harisin, açgözlünün malı yoktur; onlara özenenlerin ise ne huzuru ne malı.
Tevhit, vicdan, zihin ve kelamın fiille Vahdetidir.

Gönlü ve zihni ve cebi daralanlar Allah’ı tapınaklarda ararlar; diğerleri ise heryerde görürler onu.  Çünkü Allah onlara hem içlerinden seslenir hm de dışardan ve çünkü Allah onların hem içlerindedir hem dışlarında.
Düşmanların güzelliği çoğu zaman sizi dostların sakladıklarından haberdar etmesi.

            Asalet ne kanda barınır ne de tevarüs eden mekanlarda. Nefsi zapteden, nefsini tanıyan, onu teslim alandadır ki teslim alanın da asaletinin en azından aynı oranda asil olması gerekir.

            İnsanın iyiliği, iyilik namına yaptığı ne varsa onunla kaimdir.  İyilik adına başkalarından öğrenilenler insanı iyi yapmaz. Olsa olsa bir hamaldır o.
            Vicadının iki tarafı vardır: biri insanın kendi hatalarını diğeri ise başkalarının hatalarını görmesiyle ilgilidir. Birisi özüyle diğeri gözüyle olur.  Hikmet ise bütün bunlara rağmen insana insan olduğu için itibar etmeyi becerebilendedir. 
            Zalime karşı durmaktaki hakkınız, zulme bizzat temayülünüz yoksa başarı ve kuvvet getirir.
            Anlayış tasfiye ile, tasfiye tefekkürle, tefekkür tefkir etmekle, tefkir istifhamla ve o da tanımlarla olur.  Hepsinin sonunda tekellüm gelir.
            Nefs nefasetine şeytanın bile şaştığı etraftaki insanlar ve içimizdeki putların rürgarını tenefüs eden bir ateştir.
            Hakiki manadaki tecrübe mevcut örnekleri anlayıp doğruyu yapmak olmayanı tekrar etmemektir.  Sizin başkalarına tecrübe haznesi olmanız maharet değildir.  Çünkü çoğu zaman tecrübe diye diye gurur duyarak anlattığımız şeyler hayattaki hamakatlerimizi izhar etmektem öteye geçmezler ki birincisi normale yakın bir insani hamakat ikincisi ise embesilliktir. Hamakati gurur vesilesi yapmak da kendince hamakati şeddelemektir.  Üçüncü hamakat ise o hamakati putlaştırmak suretiyle, bir hatayı düzeltirken daha fazlasına meydan vermektir.
            Hakikat ve güzellik daima teferruatlardadır.  Bunu tersine çevirirseniz yine doğrudur yani yalan ve çirkinlikler de teferruatlardadır.  Aşıkların yarım bilim adamlarının ve iradesiz müridlerin sorunu bunu farkedememeleridir.
            Zihin ve zamandır en büyük sermayemiz.  Birini kullanmayız pek; diğeri ise bizi çok kötü kullanır.  Ve ölmek kötü değildir aslında, fakat hayatın bütünlemesi olmadığını hatırlattığından anlam kazanır.  Ve insanların çoğu cenazeye değil, istikbaldeki kendi ölümlerine veya mazideki başkalarının ölümlerine ağlarlar.
            Gönlün genişliği oraya kimleri niçin ve ne kadar sığdırabildiğinizle alakalıdır. 
            Seyyar dil, seyyar kıble, seyyar gönül ve seyyar kelamdan koru Rabbim.


    Asalet insanın kendindedir: Ne soyadı, ne kanı, ne ünvanı, ne yiyip içtiği, ne savurup saçtığı ne de intisan ettiği şetler insanı asil yapmaz. Müntesip olduğu herne ise insana-varsa-ondaki asaletin yönünü tayin eder.  Sefil olan ise  asalati muhatabı olan insanın özünde değil, kendi  gözünde bulur...
    Rabbim insanları dostun ahmağından, düşmanın zaliminden korusun çünkü ikisi de aynı derecede kötüdür.  Heleki hem ahmak hem zalim olan dost...
    Muzafferin mağlub olandan kötü olduğu durumlarda zafer zaten yoktur...Kendinizi düşmandan bir oranda koruyabilirsiniz ama dosttan asla... çünkü o hiv virüsü gibi doğrudan etki etmez, ama savunma sisteminizi yokedip en küçük darbelere karşı bile mukamevetsiz kılar insanı.  Kanun ya da bir fazilet sistemine tabiiyeti için değil de insan ve liyakatı için değer vermek insana, esas olan budur.
    Zulum türlü türlüdür inandığı şeyler olanın olmayanın otoritesine  tabiiyeti gibi...Zeki aptalın kontrolünde olması.  Asil olan sefile mudarası da öyle.
    Safi dost fikren vicdanen ve zihnen bağlarınız oladır.  Onlar vicdanen zihnen ve fikren hür oldukları için anlarlar. süfliyet heykelleri arzu ve keyiflerine göre hareket ederler.


----------------------------
İnsan ilminin yüceliği, bildiğinin farkında olmasında bilmediğinin de ıstırabını çekmesindedir.  Ömrü elinde öğrenme mekanizmaları ve öğrenme azmiyle zaten sınırlıdır.  Bu sebebledir ki bildiğinde ısrarlı bilmediğine karşı ise ısrarlıdır.  Israrla inat farklı kavramlar olup biri hakikate vukuf ve ona ram olmaktan kaynaklanan sebat süfliyetten bağımsızlık inat d ise cehalet, sığlık, arsızlık, enaniyet kişilerin vereceği umulan kredilere süfli bir teslimiyet vardır.  Hikmeti yüce olan insan hikmetine binaen inatçı değildir.  Aptal ise cehaletinin farkında olmayandır. 

    Asalet insanın kendindedir: Ne soyadı, ne kanı, ne ünvanı, ne yiyip içtiği, ne savurup saçtığı ne de intisan ettiği şetler insanı asil yapmaz. Müntesip olduğu herne ise insana-varsa-ondaki asaletin yönünü tayin eder.  Sefil olan ise asalati muhatabı olan insanın özünde değil, kendi gözünde bulur...
    Rabbim insanları dostun ahmağından, düşmanın zaliminden korusun çünkü ikisi de aynı derecede kötüdür.  Heleki hem ahmak hem zalim olan dost...
    Muzafferin mağlub olandan kötü olduğu durumlarda zafer zaten yoktur...Kendinizi düşmandan bir oranda koruyabilirsiniz ama dosttan asla... çünkü o hiv virüsü gibi doğrudan etki etmez, ama savunma sisteminizi yokedip en küçük darbelere karşı bile mukamevetsiz kılar insanı.  Kanun ya da bir fazilet sistemine tabiiyeti için değil de insan ve liyakatı için değer vermek insana, esas olan budur.
    Zulum türlü türlüdür inandığı şeyler olanın olmayanın otoritesine tabiiyeti gibi...Zeki aptalın kontrolünde olması.  Asil olan sefile mudarası da öyle.
    Safi dost fikren vicdanen ve zihnen bağlarınız oladır.  Onlar vicdanen zihnen ve fikren hür oldukları için anlarlar. süfliye heykerlinden arzu ve keyiflerine göre hareket ederler.






            Asalet ne kanda barınır ne de tevarüs eden mekanlarda. Nefsi zapteden, nefsini tanıyan, onu teslim alandadır ki teslim alanın da asaletinin en azından aynı oranda asil olması gerekir.

            İnsanın iyiliği, iyilik namına yaptığı ne varsa onunla kaimdir.  İyilik adına başkalarından öğrenilenler insanı iyi yapmaz. Olsa olsa bir hamaldır o.
            Vicadının iki tarafı vardır: biri insanın kendi hatalarını diğeri ise başkalarının hatalarını görmesiyle ilgilidir. Birisi özüyle diğeri gözüyle olur.  Hikmet ise bütün bunlara rağmen insana insan olduğu için itibar etmeyi becerebilendedir. 
            Zalime karşı durmaktaki hakkınız, zulme bizzat temayülünüz yoksa başarı ve kuvvet getirir.
            Anlayış tasfiye ile, tasfiye tefekkürle, tefekkür tefkir etmekle, tefkir istifhamla ve o da tanımlarla olur.  Hepsinin sonunda tekellüm gelir.
            Nefs nefasetine şeytanın bile şaştığı etraftaki insanlar ve içimizdeki putların rürgarını tenefüs eden bir ateştir.
            Hakiki manadaki tecrübe mevcut örnekleri anlayıp doğruyu yapmak olmayanı tekrar etmemektir.  Sizin başkalarına tecrübe haznesi olmanız maharet değildir.  Çünkü çoğu zaman tecrübe diye diye gurur duyarak anlattığımız şeyler hayattaki hamakatlerimizi izhar etmektem öteye geçmezler ki birincisi normale yakın bir insani hamakat ikincisi ise embesilliktir. Hamakati gurur vesilesi yapmak da kendince hamakati şeddelemektir.  Üçüncü hamakat ise o hamakati putlaştırmak suretiyle, bir hatayı düzeltirken daha fazlasına meydan vermektir.
            Hakikat ve güzellik daima teferruatlardadır.  Bunu tersine çevirirseniz yine doğrudur yani yalan ve çirkinlikler de teferruatlardadır.  Aşıkların yarım bilim adamlarının ve iradesiz müridlerin sorunu bunu farkedememeleridir.
            Zihin ve zamandır en büyük sermayemiz.  Birini kullanmayız pek; diğeri ise bizi çok kötü kullanır.  Ve ölmek kötü değildir aslında, fakat hayatın bütünlemesi olmadığını hatırlattığından anlam kazanır.  Ve insanların çoğu cenazeye değil, istikbaldeki kendi ölümlerine veya mazideki başkalarının ölümlerine ağlarlar.
            Gönlün genişliği oraya kimleri niçin ve ne kadar sığdırabildiğinizle alakalıdır. 
            Seyyar dil, seyyar kıble, seyyar gönül ve seyyar kelamdan koru Rabbim.


----------------------------

 İnsan ilminin yüceliği, bildiğinin farkında olmasında bilmediğinin de ıstırabını çekmesindedir.  Ömrü elinde öğrenme mekanizmaları ve öğrenme azmiyle zaten sınırlıdır.  Bu sebebledir ki bildiğinde ısrarlı bilmediğine karşı ise ısrarlıdır.  Israrla inat farklı kavramlar olup biri hakikate vukuf ve ona ram olmaktan kaynaklanan sebat süfliyetten bağımsızlık inat d ise cehalet, sığlık, arsızlık, enaniyet kişilerin vereceği umulan kredilere süfli bir teslimiyet vardır.  Hikmeti yüce olan insan hikmetine binaen inatçı değildir.  Aptal ise cehaletinin farkında olmayandır. 

    Asalet insanın kendindedir: Ne soyadı, ne kanı, ne ünvanı, ne yiyip içtiği, ne savurup saçtığı ne de intisan ettiği şetler insanı asil yapmaz. Müntesip olduğu herne ise insana-varsa-ondaki asaletin yönünü tayin eder.  Sefil olan ise asalati muhatabı olan insanın özünde değil, kendi gözünde bulur...
    Rabbim insanları dostun ahmağından, düşmanın zaliminden korusun çünkü ikisi de aynı derecede kötüdür.  Heleki hem ahmak hem zalim olan dost...
    Muzafferin mağlub olandan kötü olduğu durumlarda zafer zaten yoktur...Kendinizi düşmandan bir oranda koruyabilirsiniz ama dosttan asla... çünkü o hiv virüsü gibi doğrudan etki etmez, ama savunma sisteminizi yokedip en küçük darbelere karşı bile mukamevetsiz kılar insanı.  Kanun ya da bir fazilet sistemine tabiiyeti için değil de insan ve liyakatı için değer vermek insana, esas olan budur.
    Zulum türlü türlüdür inandığı şeyler olanın olmayanın otoritesine tabiiyeti gibi...Zeki aptalın kontrolünde olması.  Asil olan sefile mudarası da öyle.
    Safi dost fikren vicdanen ve zihnen bağlarınız oladır.  Onlar vicdanen zihnen ve fikren hür oldukları için anlarlar. süfliye heykerlinden arzu ve keyiflerine göre hareket ederler.






0 comments:

Post a Comment