rss
email
twitter
facebook

Tuesday, November 24, 2009

DÜŞMAN KAZANMANIN ZÜMRÜT KURALLARI


DÜŞMAN KAZANMANIN ZÜMRÜT KURALLARI
                                    Metin Boşnak
                                                                                    Dost.
                                                                                    Dostun üstünde post.
                                                                                    Postun cebinde mühür, para
                                                                                    Kahırdan sokar beni mezara.

      Böyle bir yazı pek çok acıdan gereksizdir, okumayın. Nasıl olsa yine herkes, bazen para bazen birilerini koruma ve nihai olarak çıkar temini için dost--daha doğrusu ilerde isine yarayacak, maniple edebileceği “ikinci el” insancıklar- kazanmaya çalışacak ya da dostluklarını muhafaza etmeye devam edecektir. Burada, tabii anahtar kelime “dost” olduğu ve herkesin kendince bu konuda yorumları olduğu için onu açmaya gerek yok.  Ayrıca dost kazanmak konusunda zaten fazla tecrübem de yok. Dostluk ve birilerinin sevgisini kazanmak konusunda toplum olarak epey beceri sahibiyiz, bu konuda Eric Fromm’un ve Leo Buscaglia’nin da eserleri mevcut, ama okunmaya değmez çünkü hemen tamamı hoş ve bir o kadar da bos laflardan oluşuyor. Onun için tecrübelerimin yoğunlaştığı bir alanda yazacağım;  her alana girerek herze yemenin bir manası da yok. Bu yazı aykırıdır da, ama düsturu olup da desturu olmayan birisi olarak bunu yazmadan edemedim.  Zirzopluk  parayla değil ya!  Aslına bakarsanız bu isin teorisini olmasa da, hem bizden hem de yabancılardan epey insan pratiğini yapmışlar.  İngilizlerden Jonathan Swift ve Oscar Wilde, Fransızlardan Voltaire ve Diderot, Amerikalılardan Thoureau; bizden Nefi, Neyzen Tevfik, Süleyman  Nazif, N.F. Kısakürek ve N. Hikmet ilk aklıma gelenler.  Hepsinin de benzer noktaları mevcut, o halde birinci kuralı hemen tespit edelim. (1)  Her doğruyu, kendi menfaatinize aykırı da olsa hiçbir şeyden çekinmeden her yerde söylemek.  Size bu konuda ailenizden tutunda iş ve çalışma hayatınızdaki pek çok insan pek çok öğüt verecektir.  “Her söylediğin doğru olsun, ama her doğruyu her yerde söyleme.”  “Söz gümüşse, sukut altındır” gibi. Problem de zaten buradan kaynaklanıyor. “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin.” Ayıların hükümranlığını ilan eden ayıca bir atasözü. (Bakın, şimdiden bir suru düşman kazandım!) Eğer her yerde her doğru söylenemiyorsa onun hükmü nedir? İsmet İnönü’nün dediği gibi, “eğer bir memlekette namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur” değilse zaten o toplum müstehakını bulacaktır. Eğer “doğru” yanlışsa niye savunulsun?  Bu bir bakıma menfaatini sağlayacak yerde, doğruyu söyle, aksi halde sus! anlamına gelir ki, doğruyu menfaatimize yeğlememeyi ifade eder. Yanlışın söylendiği yerde doğruyu açiğa vurmaktan aciz, ya da menfaatiniz gereği suspus iseniz, ayni zamanda susmak suretiyle yanlışı ikrar ediyorsunuz, demektir. Hele hele ideolojik  platforma taşınarak “erken öten horozun kellesini keserler” onun için bir nesl-i mev’udu bekleyin... bir gün gelecek ki ...olacak ya da hele bir ... olayım... edeceğim” gibi ifadeler inandığını söylemek için gerekli dirayeti gösteremeyen insanların hem kendilerini avutma hem de başkalarını aldatma amacına müteveccih bir karinedir.  Çünkü o zaman hiçbir zaman gelmeyecektir, zamanı değiştiremezsiniz; her şey kendinizi ve insanları -iyi-yönde değiştirmenizle başlar.  Ayrıca siz köprü geçene kadar ayının birine tonlarca armut yedirseniz de, köprüyü geçtikten sonra  “amca” cık demek zorunda kalacağınız başka ayıların olmayacağını kimse garanti edemez.  Bu ayıyı “dayı” fikriyle müşerref  ve ayni zamanda musallat ve mutad edeceğinizden, ona da riyakarlık etmiş olursunuz. Hem ayılar bunu isteyecek kadar sevgi ve şefkatten mahrum da olsalar, ayıya karşı sahtekarlık ve müteakip diğer yolculara da kötülük anlamına gelecektir.  Ayrıca Türk Milletinin kendisine yapılan her türlü zorbalığa rağmen susması onu ne sarraf yapmıştır ne de zengin.  Siz gene “gümüşlerle” idare edin.  Bu kural her yer ve zeminde geçerlidir, ömür ve çağlar boyu garantisi de vardır. Uygulaması da çok kolaydır.  “Selâmun Aleyküm, be hey kör kadı” gibi ifadelerden tutunda bu memlekette samimiyet ve ihlasla ve kendi menfaatinize rağmen sırf haysiyet uğruna “efendim yanılıyorsunuz, yağdanlıklarınız da sizi aldatıyorlar, aslında bu mesele şöyledir,” demeniz kafidir..(2) Dikbaşlı olmak. Normalde insanın başının dik, alnının pak olması gerektiğini çocuklarımıza öğretiriz.  Ama birisi yukarıdaki kuralı uygularsa “dikbaşlı”dır diye, onun namını diyar diyar kötü bir şeymiş gibi tezvir ederiz.  Üstelik bu kişiler “baş”ınızın dik olduğuna nerede şahit olmuşlardır, bilinmez. (3) Phaedra’ya karşı Hippolytus’u ya da Firavunun karısı Züleyha’ya karşı Yusuf’u oynamak da çok etkin bir yol olup meraklıları iki değişik yorum için Kur’an ve Tevrat’ı okuyabilirler. (4) İnsanların yüzüne karşı eleştirilerinizi, gıyabında da takdirlerinizi belirtmek ki bu karşınızdakini “ne yapsam beğendiremiyorum gibi” bir komplekse sokacaktır ve canınıza okumak elinden gelen her şeyi arkasına ve önüne koymayacaktır. (5) Siz bunları yaparken insanlar sizin önünüze değil de arkanıza bakacaktır.  Acaba arkasında kim var da bu kadar cüretkarlık yapabiliyor, diye düşünmeye başlayacak ve hatta sizin bir  ajan olduğunuzu sağa sola yayacaktır. Bunun doğru olmadığını söyleyince insanları daha da kudurtmak için bir kere daha doğruculuk yapın-doğuruculuk değil- etkiniz katmerlenecektir.  (6) Bunların sonucunda size “helal olsun be” diyenlere “peki sen niye aynı doğruları söylemiyorsun da Timur’un karşısında Nasreddinlik yapıyorsun” deyin ki, bir yarım-dostu bir yarık-düşmana çevirip kazancınızı artırasınız. (7) Kendinizden üsttekine de alttakine de aynı eşitlik ve mesafe de davranın ki üstünüzdeki “küstah” altınızdaki de “avanak” olduğunuzu düşünsün. Siz gene onlara karşı ayna görevi yaptığınızı söyleyin.(8) Dün nasılsa bugün de oyum, deyin ki insanların dün başka bugün başka olmadıklarını anlatabilesiniz (9).  Popüler ve popülist olmayın, ama memleketinizi sevmek ve ona hizmet etmek gafletine düşün ki, öyle olmayanların tepkisini üstünüze çekebilesiniz(10). “Dost yoktur, dostum” deyince ikrar ile iç çekip kafanızı sallayın ki bu yazının muhatabı olup bendenize siz de düşman olasınız!

     

0 comments:

Post a Comment